1 Ekim 2012 Pazartesi

Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi

Dengesizlik, heyecan, mutluluk, karmaşa, bilinmezlik, sessizlik, kahkaha ve gözyaşı…
Tesadüflerin gizemi onları fırtınasına katarken, büyük sır büyülü bir girdap gibi onları an be an içine çekiyordu. Ve onlar her şeyden habersiz, pervasız aşklarının girdabında savruluyordu…
Tüm duyguların harmanlandığı, durdurulamaz bir heyecan ve bu heyecan denizinin içinde savrulan iki umarsız aşık…
                        Hayatı değiştiren anlar; bir bakış, bir gülüş, bir dokunuş, bir kavuşma ya da bir yok oluş ve akıllara kazınan tek bir soru; “Neden?”
Bir aşk hem bu kadar gerçek hem bu kadar sırlarla dolu olabilir mi?
Bir aşk hem bu kadar yakın hem bu kadar mesafeli yaşanabilir mi?
                   Çünkü onlar için aşk; bir vardı, bir yoktu!   

Yara en çok avcunun içindeyse sana aittir; sıkarsın  avcunu,canın yanar ama senden başka kimse bilmez neden acıdığını...  

Arıza diyordu bana!Oysa beni dengesiz kılan onun inişli çıkışlı ruh haliydi...

Onun beni sevişini sevdim...
Yanında deli gibi sarhoş olabilecek kadar güvende hissetmeyi,üzerime titrediği anlarda bana yaşattığı o dayanılmaz hafiflik hissini,başını omzuna yaslamayı ve orada saatlerce kalmayı.
Onun çılgınlıklarını sevdim...
Bir anda ortaya attığı akıl almaz fikirleri.Yanındayken kendimi bulduğum enteresan yerleri,bitmeyecekmiş gibi duran enerjisini,yitirmeyecekmiş gibi hissettirdiği heyecanını.
Onun gözlerindeki  sevilmeye muhtaç adamı sevdim...
Tüm heybetinin altında yatan savunmasız kalbini,kimsenin sevmesine izin vermediğini düşündüğüm benliğini ve kendini bana açışını.Gizemli sessizliklerinin altında anlam veremediğim o derin hüzün kırıntılarını.
Onun tutkusunu sevdim...
Bana olan zaafını,benden kopamayacak yanının gücünü...Her ne zaman ve her ne şiddetle bir tartışma yaşarsak yaşayalım,"Seni istemiyorum!" diyen dilinin aksine,gözlerinin "Beni terk etme!" diye haykırışını..
Yani onun birçok şeyini sevdim!Birçok yönünü,birçok iklimini...
Onun herşeyini sevebilirdim elbette ama sevemedim!
İşte bu yüzden benimki sadece sevmek değildi,"AŞK"tı!
O hayatıma geldi ve içim ikiye bölündü.Ona kavuşmak istediğim kadar hayatımdan çekip gitsin istedim.Ona bağlanmak istediğim kadar hislerimin heybetinden kaçtım.
Ve onu sevdiğim kadar ondan nefret ettim!
Onun belirsizliğinden nefret ettim...
Gelgitli hallerinden,her an yok olabilecekmiş gibi hissettirmesinden ve karşılık verdiğimde gömüldüğü sessizlikten.
Onun durgunluğundan nefret ettim...
"Niye böyle kötü hissediyorsun,seni üzen ne var?" deyip de cevap alamamaktan bunaldım.
Her şeyden öte,onun en baştan beri üzerini hiç aralamadığı gizemli sessizlikleri ve çözmeye çalışıp çözemediğim o karanlık yanı,canımı yakan ateşten bir kor olup,içimi yiyip bitirdi.
İçimde gitgide alevlendi ve kafamdaki senaryolar,duyduğum kuşkularla birlikte beni derin bir tartışmaların başlangıçlarına sürükledi.


Kalbim,bedenim ve ruhum yani bana dair her şey daha da büyük bir hızla ikiye bölünüyordu.
Biri "Köle" diyordu."Sen onun kölesisin!"
Diğeri "Hayır" diyordu."Sen aşıksın.Yaşa aşkını!"
Diğeri tekrar atağa geçiyor ve "Sen acizin tekisin! Hayatını ona ve isteklerine adamış zavallı!" diyordu.
Sonra öteki lafa karışıyor ve "Mantığını bir kenara at ve hislerinin sürüklediği yere doğru ilerle!" diyordu inatla...
Ve ben böylece kendi peri masalımın içinde kendimi bölüyor,parçalıyor,örseliyor ve hırpalıyordum!
İşte bu yüzden...
Zaman geçti ve ben daha sensiz biri oldum...İçimdeki karmaşa dışarı çıkmasın diye daha az konuşan ve daha çok susan...
Zaman geçti ve ben daha ürkek biri oldum...Ya onu kaybedersem korkusu öyle bir çöktü ki omuzlarıma,o yükü taşıyamaz halde çöktüğüm yerde kaldım.
Zaman geçti ve ben daha isyankar biri oldum... onun tüm hallerine hayranlık duyan ben gitti,yerine ona neyin ne zaman yapılması gerektiğini söyleyen ben geldi.Tüm asabi hallerini çeken ben gitti,yerine asabiyetine daha büyük bir sinirle karşılık veren ben geldi.
Zaman geçti ve ben değiştim.
Aşk öyle bir şey değil miydi zaten?Kendimiz olmaktan çıktığımız anların toplamı...
Peki ya gün gelir de kendimiz olmaya karar verirsek ne olurdu?
Bir yaz,bir sonbahar ve bir kış... Onunla zaman geldi ve geçti...
Ben değiştim,o ise hep aynı kaldı!
Aynı adam...
Aynı dokunuşlar,aynı suskunluklar,aynı derinlik,aynı bakışlar,aynı aşk,aynı uzaklaşmalar ve aynı yakınlaşmalar...
O aynı kaldı ve onun aynılığına dayanamayan benliğim işte böyle ikiye bölündü
Zaman geçti ve isyanım büyüdü,içimin sesi yükseldi,hırçınlığım bir alev topu gibi ikimizi girdabın içine sürükledi...
Dayanamadığım noktada ise içimdeki çığlıklar beni bir seçim yapmaya itti!
Yoluma...
Onunla mı devam edicektim?
Yoksa tek başıma mı?

Duygu Özlem Yücel


1 yorum:

  1. kitabı iki gün önce www.acelegelsin.com sitesinden sipariş verdim imzalı olarak aldım keyifli ve bir gecede okudum teşekkürler duygu hanım :) kalemine sağlık.

    YanıtlaSil