30 Ekim 2012 Salı

Giden Gitmiştir

İnsan ömrü kısa, yaşam bana verilmiş çok değerli bir hediyeyken; hakkını daha önce harcamış ve kalbimi kırmış bir adamla yeniden zaman geçireceğimi nereden çıkarıyorsun?


İnsanlar değişir diyorsun, haklısın! Sen hiç hata yapmadın mı diyorsun, onda da haklısın! Ancak ben de senin gibi değiştim işte, bunu anlamıyorsun. Her hareketin bir karşılığı var dünyada, fizik kuralları da böyle değil mi? Beni terk etme eylemine karşılık, bende seni unutma ve sevmeme eylemi doğuruyorsun. Sonra vazgeçtim diyorsun, oluyor mu? Olmuyor!
Şimdi sen canının istediği zaman, sudan bir bahaneyle gidiyorsun. Yaşanılan her en varsa, onları arkanda bırakıp bir daha dönüp bakmıyorsun. Ardından kırgın kalbim ve yıkık onurumla son birkaç defa daha dönmen için adım atıyorum, onarlı da duymazdan geliyorsun.
Sonra aylar geçiyor aradan, belki yıllar, sen o vurdum duymaz ve tüm dünyaya hakim olduğunu sanan halinle çıkıp geliyorsun. Hadi geldin diyelim! Benim sana hala aşık olduğum fikrine nereden kapılıyorsun?
Hata yapmak kısmına gelirse konu; elbette ben de kim bilir ne hatalar yaptım ömür boyu, bedellerini de ödedim aslanlar gibi ama bir gün denk düştüyse kırdığım bir kalp karşıma, sadece özür diledim, hadi beni yine koynuna al demedim….
İnsanlar değişiyor ve nedense herkes sadece kendinin değiştiğini düşünüyor. Ne tuhaf değil mi? Sen şimdi gidiyorsun, ben ardından yokluğuna alışmak için savaşıyorum. Seni unutmak için kim bilir ne saçmalıklar yapıyorum. Sonra bir gün yavaş yavaş düzeliyor herşey, ben yeniden sevebileceğime dair umut kazanıyorum, hatta bir çift göze kanıyorum belki.
Sonra sen elini kolunu sallayarak geliyorsun. Beni sevdiğini söylüyorsun, hata yaptığını ve değiştiğini söylüyorsun. Sonra kollarını açıp gel bakalım diyorsun.
Ben de emir erinim ya senin; hiç hayatım olmamış benim, öyle oturup seni beklemişim gece gündüz… Böyle olduğuna inanarak geliyorsun, sonra hayır dediğimde şaşırıp, üstelik sert bir tavır sergiliyorsun. Hakkın varmış gibi söyleniyorsun.
Ama bizde; “gidene kaçak,sevip sarana erkek" derler bilmiyorsun ...

Gülseren Akdaş

1 Ekim 2012 Pazartesi

Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi

Dengesizlik, heyecan, mutluluk, karmaşa, bilinmezlik, sessizlik, kahkaha ve gözyaşı…
Tesadüflerin gizemi onları fırtınasına katarken, büyük sır büyülü bir girdap gibi onları an be an içine çekiyordu. Ve onlar her şeyden habersiz, pervasız aşklarının girdabında savruluyordu…
Tüm duyguların harmanlandığı, durdurulamaz bir heyecan ve bu heyecan denizinin içinde savrulan iki umarsız aşık…
                        Hayatı değiştiren anlar; bir bakış, bir gülüş, bir dokunuş, bir kavuşma ya da bir yok oluş ve akıllara kazınan tek bir soru; “Neden?”
Bir aşk hem bu kadar gerçek hem bu kadar sırlarla dolu olabilir mi?
Bir aşk hem bu kadar yakın hem bu kadar mesafeli yaşanabilir mi?
                   Çünkü onlar için aşk; bir vardı, bir yoktu!   

Yara en çok avcunun içindeyse sana aittir; sıkarsın  avcunu,canın yanar ama senden başka kimse bilmez neden acıdığını...  

Arıza diyordu bana!Oysa beni dengesiz kılan onun inişli çıkışlı ruh haliydi...

Onun beni sevişini sevdim...
Yanında deli gibi sarhoş olabilecek kadar güvende hissetmeyi,üzerime titrediği anlarda bana yaşattığı o dayanılmaz hafiflik hissini,başını omzuna yaslamayı ve orada saatlerce kalmayı.
Onun çılgınlıklarını sevdim...
Bir anda ortaya attığı akıl almaz fikirleri.Yanındayken kendimi bulduğum enteresan yerleri,bitmeyecekmiş gibi duran enerjisini,yitirmeyecekmiş gibi hissettirdiği heyecanını.
Onun gözlerindeki  sevilmeye muhtaç adamı sevdim...
Tüm heybetinin altında yatan savunmasız kalbini,kimsenin sevmesine izin vermediğini düşündüğüm benliğini ve kendini bana açışını.Gizemli sessizliklerinin altında anlam veremediğim o derin hüzün kırıntılarını.
Onun tutkusunu sevdim...
Bana olan zaafını,benden kopamayacak yanının gücünü...Her ne zaman ve her ne şiddetle bir tartışma yaşarsak yaşayalım,"Seni istemiyorum!" diyen dilinin aksine,gözlerinin "Beni terk etme!" diye haykırışını..
Yani onun birçok şeyini sevdim!Birçok yönünü,birçok iklimini...
Onun herşeyini sevebilirdim elbette ama sevemedim!
İşte bu yüzden benimki sadece sevmek değildi,"AŞK"tı!
O hayatıma geldi ve içim ikiye bölündü.Ona kavuşmak istediğim kadar hayatımdan çekip gitsin istedim.Ona bağlanmak istediğim kadar hislerimin heybetinden kaçtım.
Ve onu sevdiğim kadar ondan nefret ettim!
Onun belirsizliğinden nefret ettim...
Gelgitli hallerinden,her an yok olabilecekmiş gibi hissettirmesinden ve karşılık verdiğimde gömüldüğü sessizlikten.
Onun durgunluğundan nefret ettim...
"Niye böyle kötü hissediyorsun,seni üzen ne var?" deyip de cevap alamamaktan bunaldım.
Her şeyden öte,onun en baştan beri üzerini hiç aralamadığı gizemli sessizlikleri ve çözmeye çalışıp çözemediğim o karanlık yanı,canımı yakan ateşten bir kor olup,içimi yiyip bitirdi.
İçimde gitgide alevlendi ve kafamdaki senaryolar,duyduğum kuşkularla birlikte beni derin bir tartışmaların başlangıçlarına sürükledi.


Kalbim,bedenim ve ruhum yani bana dair her şey daha da büyük bir hızla ikiye bölünüyordu.
Biri "Köle" diyordu."Sen onun kölesisin!"
Diğeri "Hayır" diyordu."Sen aşıksın.Yaşa aşkını!"
Diğeri tekrar atağa geçiyor ve "Sen acizin tekisin! Hayatını ona ve isteklerine adamış zavallı!" diyordu.
Sonra öteki lafa karışıyor ve "Mantığını bir kenara at ve hislerinin sürüklediği yere doğru ilerle!" diyordu inatla...
Ve ben böylece kendi peri masalımın içinde kendimi bölüyor,parçalıyor,örseliyor ve hırpalıyordum!
İşte bu yüzden...
Zaman geçti ve ben daha sensiz biri oldum...İçimdeki karmaşa dışarı çıkmasın diye daha az konuşan ve daha çok susan...
Zaman geçti ve ben daha ürkek biri oldum...Ya onu kaybedersem korkusu öyle bir çöktü ki omuzlarıma,o yükü taşıyamaz halde çöktüğüm yerde kaldım.
Zaman geçti ve ben daha isyankar biri oldum... onun tüm hallerine hayranlık duyan ben gitti,yerine ona neyin ne zaman yapılması gerektiğini söyleyen ben geldi.Tüm asabi hallerini çeken ben gitti,yerine asabiyetine daha büyük bir sinirle karşılık veren ben geldi.
Zaman geçti ve ben değiştim.
Aşk öyle bir şey değil miydi zaten?Kendimiz olmaktan çıktığımız anların toplamı...
Peki ya gün gelir de kendimiz olmaya karar verirsek ne olurdu?
Bir yaz,bir sonbahar ve bir kış... Onunla zaman geldi ve geçti...
Ben değiştim,o ise hep aynı kaldı!
Aynı adam...
Aynı dokunuşlar,aynı suskunluklar,aynı derinlik,aynı bakışlar,aynı aşk,aynı uzaklaşmalar ve aynı yakınlaşmalar...
O aynı kaldı ve onun aynılığına dayanamayan benliğim işte böyle ikiye bölündü
Zaman geçti ve isyanım büyüdü,içimin sesi yükseldi,hırçınlığım bir alev topu gibi ikimizi girdabın içine sürükledi...
Dayanamadığım noktada ise içimdeki çığlıklar beni bir seçim yapmaya itti!
Yoluma...
Onunla mı devam edicektim?
Yoksa tek başıma mı?

Duygu Özlem Yücel


16 Ağustos 2012 Perşembe

İçimi Döktüm ...

Gözlerim geçmişi sorguluyor,anılar sanki hesap soruyor 
Bütün kapıları kapattım,sende kaldı ahdım
Emek verdim karşılık yok,sevgi verdim ihanet çok
Büyük beklentilerim yoktu,yıkımlarım çoktu
İçim hala kırılgan benim,hala var gözyaşlarım
Küçük beklentilerimle avuttum kendimi
Beklentilerim mutluluk içindi 
Mutluluk dilendikçe,çırılçıplak ortada bırakıldım
Çok üşüdüm,hor görüldüm
Kayıplarım vardı
Bitmek tükenmek bilmeyen umutlarımda vardı benim 
Hepsi birer birer çocuğun elinden şeker alınır gibi elimden alındı
Benden çok şey bekliyorlardı 
Onlara göre beklentilerini karşılayamıyordum 
Peki ya beklediklerim,isteklerim,hissettiklerim 
Tabi ki önemsizdi onlar için
Yerden yere vuruldum 
Her vurduklarında yüreğim nasırlaştı,yüzüm duvarlaştı
Şimdi önüme baktığımda duygularım alınmış gibiyim 
Önümdekilerin değerini bilemez hale gelmişim
Gelen bir teklifle anlamlandıramadığım kendim birden ortaya çıktı
Bir zamanlar başkasından beklediğin teklif,gün gelir başka birinden gelir
Ama artık bir seçim yapmalısındır ve karar vermelisindir
Anladım ki " Hayat bu,bir bakarsın herşey biranda son bulur.Hayat bu,son dediğin an herşey yeniden can bulur. "
Bir teklif hayatımı,geçmişimi,geleceğimi tekrar sorgulamama neden oldu biranda
Geçmişimde yaşadıklarım belkide geçmişimde beklediğim bir teklifti başkasından gelen teklif
Hiç beklemediğim bir zamanda ve beklemediğim birinden dile geldi
Şaşkınım,karışığım
Artık eskisi gibi değil
Duygularım geri planda,mantığım en ön sırada yer alıyor
İkisi karışmıyor birbirine
Aslında baya yol almışım
Yol alırken törpülenip değişmişim
Hayatımı planlayarak yola devam ediyordum
Planlarımın arasında bu zamanda bu teklif yoktu 
Daha zamanı vardı benim için 
Belki hiç düşünmemiştim böyle birşeyi
Geçmişte gelmedi diye şimdiki zamanda gelmeyecek diye birşey yoktu 
Tek bildiğim babam gibi birini istemeyişimdi hayatımda
Belki bu babam gibi değildi ama belki benim gibide değildi
Ama her zaman mantıklı kararlar hayatta kalmamızı sağlar 
O yüzden düşünüp mantıklı karar verip yola nasıl devam edebileceğimi bulmam gerek
En vazgeçilmez sandıklarımızdan vazgeçtik
En güvendiğimiz kişilerin güvenilmez olduğunu gördük
Donuk suratlar,katı kalpler gördük
Bitmez sandığımız sevgilerin tükenişini,emek verdiğimiz sevdaların düşüncesizce savruluşunu gördük
Acele etmiyorum
Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda
Benden dürüst
En ufak dalgada,arkasını dönmeyecek kadar olgun
Arkamı döndüğümde,sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir
Bir o kadar cesaretli olmalı
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı
İşine gelince sevip,zoru görünce bırakmamalı  
Ne yapacaktım?
Geçmişe takılı kalıp yaşamayacaktım
Geçmişte ne yaşadıysam,bugünde de aynılarını yaşayacağım moduna girmeye niyetim yok
Hayatımda şansı hakediyorum  
Herkes de bir şansı mutlaka hak eder …



aslgny/16.08.2012/03.00

Son Bir Gece Daha Çirkin Olalım , Aynalara Değil Birbirimize Bakalım …


Hep çirkin olmayı seçtik ..
Bırakın birbirinize bakmayı , aynalara bile hiç bakmadınız …
Onlar kendileri peşinde , biz onların peşinde …
Bizim hiçbirşey yapmaya hakkımız olmaz …
Ama onlar her hakka sahip görürler kendilerini ...
Bir tek bizledir dertleri ..
Başkaları onlar için dert bile olamaz .. 
O zaman son bir gece deyip neden birbirimize bakıyoruz ???
Gerek yok … 
Son bir gece çirkin olup birbirimize değil aynalara bakalım …







aslgny/04.07.2012

31 Temmuz 2012 Salı

ARAF




Çocukluğumdan beri oturduğum banklara oturdum yıllar sonra yeniden 
Gerçi arada sırada gidip oturuyordum kafamı dinlemek için
Ama unuttuğum birşey vardı 
Aylar önce o banka tekrar oturmuştum 
Bu sefer oturduğumda ilk defa oturuyormuş gibi hissetmeyi diledim 
Etrafımı yavaş ve dikkatlice süzmeye başladım 
Gökyüzüne kafamı kaldırıp , yıldızları seyretmeye başladım
Sanki bir işaretmış gibi birdenbire yıldız kaydı
Sonrasında yıldızlar iyice gözümde parlamaya başladı 
Sanki bana birşeyler anlatmaya çalışıyorlardı 
Bir süre sonra susarak konuşmaya başladığımızı farkettim 
Anlattılar , anlattılar , anlattılar .........
Anlattıkça unuttuğum anıları hatırlatmaya başladılar
Hayatım boyunca hatırlamak dahi bile istemediğim insanlardan bahsetmeye başladılar
Beni dinlemiyorlardı 
Konuşmama fırsat bile vermiyorlardı
Beynime hükmetmişlerdi
Duyduğum şeyleri kaldıramıyordum
Halbuki duyduğum şeyler tanıdıktı ve daha önce çoktan kabullendiklerimdi
Canım yanmaya başlamıştı
Artık susmalarını söyledim 
Ama onlar susmuyorlardı
Bana hala birşeyler anlatmaya çalışıyorlardı 
Olduğum yerden gitmek istiyordum
İzin vermiyorlardı
Sanki oturduğum yere çakılıp kalmıştım
Beni bağlamışlardı
Sesimi çıkaramıyordum 
Kalkmama izin yoktu
Kulaklarımı bile tıkayamıyordum
Gitgide daha da çok anlatmaya başlamışlardı 
Artık dinlemekten başka çarem yoktu
Niyetleri anıları canlandırmak değildi
Canımın hala yanıp yanmadığını kontrol etmekti
Evet canım yanmıştı , hemde çok
Canımı yakmayı bir cümleyle başarmışlardı aslında
"İçindeki Öldü"
O ince çizgi arasında gidip geliyormuşum hala 
Kendimden korkmaya başlamıştım
Gözümde hiçbir şeyin canlanmasını istemiyordum
Cennetle cehennemin arasında kaldığım günleri hatırlamayı bırak , duymak bile istemiyordum
O yüzden herşeyi o gün konuşmamız bitince , daha önce nasıl yok etmeyi başardıysam yine başardım 
Tekrardan yaktım
Yıktım
Yok ettim
Ama kendimi yok etmeye çalışmaktan vazgeçtim
Vazgeçmiştim zaten
Herşeyi de olduğu gibi kabullenebiliyordum
Ölen öldü 
Giden gitti
En önemlisi vicdanım rahat , günahlarımdan arındım ..

Geçmişi farkında olarak yaşamak ayrı bir olgunluktur, geçmişe takılıp kalmaksa farklı sorunlar doğurur. İkisini ayırdığım zaman mutlu olmayı başardım...
Artık MUT-LU-YUM ...


aslgny / 28.07.2012 /

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Hey Joe !


“Çık saklandığın yerden Joe,
Neredeysen çık, ölmek değilse bu, bak kayboluyorum!
Yoruldum seni beklerken vakit geçirdiğim dublörlerinden.
Sana yazdığım hikayeyi yanlış okuyorlar her seferinde.
Ah şimdi Joe burada olsaydı, diyorum. Joe şimdi burada olacaktı ki diyorum.
Bazen sarhoşken, kalabalığın içinde yüksek sesle söylüyorum adını, ya da birinin kollarındayken… Bazen pencereyi açıp, sokaktan geçiyormuşsun gibi ardından sesleniyorum, hep başkaları bakıyor yukarıya.Ben gülümseyerek, gitti, diyorum, yakalayamadım gitti. Sahi gittin mi Joe? Yoksa hiç mi olmadın?
Çık ortaya saklandığın yerden!
Yoruldum, azaldım beklemekten.
Bazen düşünüyorum da var mıydın sahiden, yoksa bir şarkının anısı mı uydurdu seni?
Hiçbir şey benzemiyor değil mi, şimdi geçmişten daha çok bizim 
olan gençliğimize?
Bilmem ki, karşılaşsak bile birbirimizi hatırlayabilir miyiz yeniden?
İkimiz de artık bir başkasıyken…
Gene de sen bilirsin Joe, sen bilirsin,
Öyle iyiydi, bir düşün istersen.”


Murathan Mungan 

Kırmızı !


Kaypak manşetler, sağır katalogları, karnaval biletleri
Kendini tanımanın korkusu
Sürekli bir canlı yayındasınız
Girdabı olmayan yüreğin sireni duyulmaz elbet
Mekanlar lunapark, hayat çarpışan otomobiller
Görüntünün kumbarasında hafızanız beş kuruş
Alarma yakın hiçbir kırmızıya düşmemiş yolunuz
Bindiğin düş atı yorulmuş oysa
Üstündeki binici çoktan değişti sana sormadan
Kendine uygun bir ayna bile bulamadan
Kalakalırsın baktığın boşlukta
Bakarsın baktığın kadarsın
Bundan sonrası
Geç kaldığın yerlerdeki korunma duyguna bağlı
Anlarsan, anlamanın
Anlamazsan, anlamamanın boşluğundasın
İşte şimdi Kırmızı!

Murathan Mungan 

19 Temmuz 2012 Perşembe

Bana Ne Yaptın Çocuk



(Bugün günlerden hiç benim adım yok. Kanatlanıyor içimden binlerce siyah kelebek. Savruluyor rüzgârda yaprak gibi
Kalbim, uzaklarda bir yerde. Kalbim kayıp.)
Sessiz, yorgun, ağır, gözkapaklarım kapanıyor yine… Yine…
(Karanlığa dokunabiliyor sanki ellerim.)
Yıkık, dökük, bu şehrin duvarları birer birer üstüme yıkılıyor yine…
(Sadece sesler duyuyorum..)
Yine…
(Ayak sesleri uzaklarda..)
Kuş sürüleri terk ederken bu şehri, ardında yoksul ve kimsesiz çocuk gibi bırakıyor yine…
(Susuyorum.)
Yine…
(Sessizlik keskin..)
Ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor yine…
(Bekliyorum)
Yine…
(Beklemek keskin)
Sözler hep yalan! Yeminleri unut!
Bir veda bir sebepsiz tokat gibi çarpıyor yine…
(Burdan gitmem gerek)
Yüzüme…
Şarkılar yalan! Duyduklarını unut!
Bir hikaye rüzgarın ellerinde savruluyor yine…
(Herşeyi unutmam gerek)
Yine!
Kestim! Akıttım! Damarlarımdaki kanımda akan o kirli siyah yalanları!
(Acımıyor bileklerim)
Olmadı!
(Acımıyor hiç)
Sildim! Çıkardım! Yüzümden kazıdım yüzüme çizdiğin o siyah derin yazıları!
(Acımıyor ellerim avuçlarım)
Olmadı!
(Acıtmıyor hiçbirşey)
Kustum! Tükürdüm içimde senden kalan o keskin o acıtan hatıraları!
(Acımıyor tenim, ve acımıyor)
Olmadı!
(Dokunduğun yerler)
Söktün! Defalarca diktim o küçük ellerinle açtığın ve sızlayan bütün yaralarımı!
(Acımıyor artık kalbim)
Olmadı!

(Kalbim)
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ellerimin izlerini.)
Niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın ahh çocuk!
(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki kaderimin sökülüşünü.)
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
(Sadece sessizce durup öylece izlemek istedim bir meleğin ellerindeki kalbimi.)
Niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın ahh çocuk!
(Sadece öylece durup sessizce izlemeyi istedim, sadece bir meleği sevmeyi.)
Göremiyorum, duyamıyorum artık dokunamıyorum çocuk!
(Hep bir şey eksik gibi ve hep bir şey yarım ve hep bir şey yok artık sanki.)
Anlatamıyorum anlatamıyorum artık ağlayamıyorum çocuk!
(Ne bir ışık var ne de bir şarkı artık sokaklarında bu kaybetmiş şehrin)
İnanmıyorum inanmıyorum artık inanamıyorum çocuk!
(Ne bir isim var duvarlarında, ahh ne de okunabilen bir cümle.)
Bilmiyorum bilmiyorum artık sevemiyorum çocuk!
(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ölümümü.)
Ne yağmur, ne kar, ne yüzüme vuran rüzgar, canımı yakan acıtan sonbahar, daha dinmedi çocuk!
(Öyle beyaz)
Seni silmedi çocuk!
(Öyle maviydi ki)
Alev alev yanan kirpiklerinde saçılan kıvılcımlarınla başlayan bu yangın daha sönmedi çocuk!
(Öyle güzeldi ki ve öyle..)
Sönemedi çocuk!
(Öyle masum ama… )
Bu viran şehirde, bu viran hikaye henüz bitmedi!
Bitmedi bitmedi bitmedi çocuk!
(Öyle yanlış öyle…)
Bitemedi çocuk!
(Öyle yanlış ki ve öyle… )
Bu aciz şarkılar, bu aciz dualar seni geri getirmedi getirmedi getirmedi çocuk!
(ve öyle çocuk)
Dönmedin çocuk!
(Kalbim…)
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
(Tüm maviler kirli şimdi ve tüm beyazlar utanç içinde ve sadece uyumak)
Bunu niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın çocuk!?
(Uyumak istiyorum… )

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Çocukluk ...

Tek çare hepinizi affetmek galiba 
Affettikçe büyürsün,affettikçe büyürsün 
Evet seni küçültenlerin bile ulaşamayacağı kadar büyürsün aslında 
Küçük kalmaktı niyetim  
Çocukluk  oyuncağımı aldılar diye ağlamak,hatta abartıp istediğime ulaşıncaya kadar aglamak,hemde hıçkırarak 
Biliyorum o kadar ağlasaydım annem hepsine ulaştırırdı beni 
Şunu bilemedim 
Hiç annem değildiniz
Hiçbiriniz,ne kadar ağlasamda gelmezdiniz 
Ne kadar ağlasamda üzerdiniz 
Ne kadar ağlasamda o kadar acıtırdınız işte 
O kadar acıtmayın diye ben şimdi küçük bir çocuk,annemin dizinin dibinde 
Ben böyle mutlu,istediğine ulaşabilen bir çocuk
Affettikçe büyürüm 
Evet .. 
Ben büyümek istemiyorum ki 
Affetmiyorum sizi 
Çok ağlarım,çok bağırırım 
Annem getirir bana 
Annem sorar hesabını 
Belkide öyle olmaz 
Hepimizin özenle yaratan tek bir gözyaşımıza üzülen Allahımız yok mu?
Tamam en güzel yoldan allaha havalesiniz siz:) 



Ceylan Bek / Aslı Günay  -  17.07.2012/05.30

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Haddini Bilmeyen İnsanlar

Herkesin  her zaman herşeye lüksü var , benim yok ..
Vay be ! Hayat size güzel a.q ...
Hayat gerçeklerden ibaret ..
Yeri gelir kapana sıkışır ve ordan çıkamazsınız ..
Siz haddini bilmeyen insanlar …
Size sesleniyorum ..
Kimsiniz?Nesiniz?
Herkesin işi gücü var …
Sizlemi uğraşacak ...
Hayat sizin etrafınızda dönmüyor ..
Sizin peşinizde değil kimse ..
Kendinizi bir bok sanmaktan başka ne yaparsınız?…
Hep bana hep bana …
Bencillik …
Şunu öğrenin artık ..
Bir yere varamazsınız , varamayacaksınız ..
Sizin oyuncağınız değil hiçkimse ..
Yapamazsınız , yapamayacaksınız ..
Dönün bir kendinize bakın ve ondan sonra karşınızdakilere bakın …
Beş para edermisiniz acaba ???
Eskilerle yaşayan , hep onlar olacakmış gibi hayatlarını devam ettiren budalalarsınız siz …
Sizin sandığınız gibi ilerlemiyor hayat ve zaman …
Sakın benim derin ama kapanmış yaralarıma basmayın ..
Basarsanız hayatınızdaki en büyük hatayı yapmış olursunuz …
Basmayın ki bende sizi ayaklarımla basıp yok etmeyeyim…
Suskunluğumu fırsat biilip beni çileden çıkarmayın …
Suskunluğum sizi yanıltmasın,konuşursam altından kalkamazsınız …
Beni rahat bırakın … 
Hadi herkes yoluna ….

aslgny / 09.07.2012 / 02.00

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Karmaşık Özlem Duygusu


Herşey gelir geçer ama 
Bu özlemek duygusu geçer mi??
İçim buruk , kafam karışık …
Uzun zamandır bu duyguları yok etmiştim 
Ve öyle yaşıyordum ..
Peki bu ara bu içimdeki yok ettiğim şeyler neden kendini dışa vurmak için çabalıyor?
Neyin savaşı bu?
Ben birşeyin savaşını vermek zorunda değilim ki ..
Artık zorundalıklarım farklı benim ..
Herşey gelip geçiyorsa 
Hadi buda geçsin şimdi …
Ben birilerini özlemeyi sevmem ki ..
Ben artık eski ben değilim ki ..
Ben artık benim …
Aslımı bulmuşken bu duygu karmaşam niye?
Ben kendimle çelişmeyide bırakmıştım ..
Hayır hayır eskisi gibi olmam mümkün değil ..
İki dünya bir araya gelse olamam,olmam! …
Buna zaten izinde vermem …
Yalan da söylemem ..
İnkarda edemem ..
Sadece bazı anlar vardır ..
Ve ben o bazı anları yaşamaya çalıştığım zaman özlemek duygusunu hissediyorum ..
O kadar ..
Çalışmakla kalmayıp yaşadığım zaman tamamen özlemenin ne demek olduğunu unutucam …
Evet ..
Özlem duygumuda çözdüm …
Hadi bakalım ...



aslgny/07.07.2012 04:00

23 Haziran 2012 Cumartesi

.

Sanma hep mutlu olacaksın. Seni de hırpalayacak yıllar, dalgalar... Senin de ağlayabileceğin zamanların olacak ve seni de ağlatabilecek insanlar... "Bu limana demir atamazsın." cevaplı soruların olacak zamanla ve bazen hiç soramayacaksın sorularını... İşte o zaman anlayacaksın kıymetini seferinden sildiğin limanların ve tenlerine sindiğin insanların...




23.06.2012 (Alıntıdır.)

16 Haziran 2012 Cumartesi

İNSANLAR ALEMİ

Kaç çeşit insan var yetişemiyorum ..
Her çeşidini tanıdım diyebilirim 
İyi ki de tanımışım ..
O kadar yer ettiler ki beynimde,kalbimde ve hayatımda 
Aslında ilk olarak teşekkür etmek istİyorum onlara…
İnsanlar aleminden öğrendiklerimi sıralamaya koysam dedim bugün şöyle :

ARKADAŞLIK
DOSTLUK
SEVGİLİ
BENCİLLİK
AŞK
KARDEŞLİK
KORKU
İHANET
KIRGINLIK
KIZGINLIK
KÖTÜLÜK
AĞLAMAK
ÖZLEM
HASRET
KAÇMAK
DİRENMEK
ÖLÜM
MÜCADELE ETMEK
KABUĞUNA ÇEKİLMEK
SABIR
ÇALIŞMAK
KİTAP OKUMAK
GEZMEK
BEN DEMEK
KENDİNE GÜVENMEK
KENDİNE SAYGI DUYMA
İNSAN OLMAK
AMA EN ÖNEMLİSİ SUSMAK!!!…

Benden götürdükleri kadar kazandırdıkları da çokmuş bu insanlar aleminin ..
İyi-kötü,güzel-çirkin,acı-tatlı,ölü-diri ..
Hiçbir zaman kötü bir insan olmamaya çalıştım ve elimden geldiğincede olmayacağım ..
Ama kötülük nedir ? Biliyorum ..
Bütün bana yapılan kötülüklerden arındım ..
Öfkemi kontrol ettim ..
Ben,ben oldum .. Tabi insanlar sayesinde ...
Herşeyi olduğu gibi kabullenip , çocuksu hırslarımı yok ettim ..
Hayatta başaramayacağımız hiçbir şey yok .. Tabi biz istedikten sonra ..
Tüm engellere rağmen tökezlesekte büyüyoruz ..
Zaman akıp gidiyor ..
Tüm insanlar alemine inat hayatı yaşayın ..
Kendiniz olun ..
Bu dünyada kaybedeceğiniz hiçbir şey yok ..
Onların söylediklerine aldırmayın ..
KİMSEYE BEYNİNİZDE KİRLİ AYAKLARIYLA GEZİNMESİNE İZİN VERMEYİN ..
Ölümden başka herşeye çare var ..
Unutmayın !

Sev,gül ve yaşa :)
Bazen bir gülüş herşeye değer ve işte en gerçek mutluluk o andır ..
Ben artık hep gülümsüyorum herşeye inat ..
Mutlu bir insan olmayı öğrendim ve hayattan daha çok zevk almaya başladım ..
İyi niyetli olmak var yaaaaaaaa:)) Bİr ömre bedellllllllll :)
Tüm öğrendiklerim için mutluyum !
Nefes alabildiğim için mutluyum!
Çalışabildiğim için mutluyum!
Kendim için birşeyler yapabildiğim için mutluyum!
Sağlıklı olduğum için mutluyum!
Hala öğrenebileceğim çok şey var .. mutluyum!
İnsanları ağlatmak !!
Geçiyor ve gidiyor ..
Ama gülmek kalıcı ..
Herşeye rağmen herkese gülümsüyorum artık :)
Kendimi ben yarattım , beni ben yaptım ..
MUTLUYUM ! :)
Siz siz olun , önce İNSAN olun !




aslgny / 16.06.2012 / 04:25

24 Nisan 2012 Salı

Saygı? Güven ? Sevgi ?

Evli olsan da olmasanda bunu okumalısın....
Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyliyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm.

Bir an da kasıldım ağzımı acamıyordum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.

Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi elinde ki Çatal Bıcakları fırlattı. Bana bağırdı ve Adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün Gece ağladı. Farkındaydım Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek birşey söyliyemiyecektim. Ben jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık.

Bu vicdan azabıyla bir Evlilik sözleşmesi hazırladım, Evi, Arabayı ve Şirkettin 30% ona vercektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu Kadın bana yabancı olmuştu. Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim, Jane'e çok aşık olmuştum. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi. onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güclü hissediyordum ve doğru karardı.

Bir sonra ki akşam eve geç gelmiştim ve Eşimi Masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve Akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Jane ile geçirdiğim o kadar saat beni yormuştu. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm Masa da. Ama bu benim Umrumda değildi ve başımı cevirip uyumaya devam ettim. .

Ertesi sabah bana Şartlarını yazı halinde sundu. Benden hiç birşey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsade istedi ve bu zamanda normal bir Aile gibi davranmamızı istedi. Bunun sebebi Oğlumuzun 1 ay sonra Sınavların olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti. Bu kabul edilebilinir. Birşey daha vardı, benden onu Evlilik Gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamaktı, ve 1 ay boyunca her sabah onu Yatak odasında Kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi gecmesi acısından, kabul ettim.

Sonra bu şartlardan Jane bahsettim, yüksek ses ile gülüp bunun çok sacma olduğunu ve eninde sonunda Boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi.

Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri Fiziksel temasda bulunmadık. Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkış yapmaya başladı 'Babam Annemi kucağında taşıyor' bu onu çok sevindirmişti, Sözleri canımı acıtmıştı... Yatak odasından Evin Kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapatı ve kulağıma'Oğlumuza boşanmamızdan bahsettme' diye fisildadı. Bende başımı öne eğerek tamam dedim, ve içime bir üzüntü çöktü. kapı önünde onu bıraktım Eşim Otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan Otobüsü bekledi. Bende tek başıma Ofise gittim.

2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. eşim başını Göğüsüme yasladı, ve onun kokusunu duydum. Birden Eşime uzun süredir bakmadığımı anladım. Ve onun Evlendiğim zama ki kadar Genc olmadığını farkettim. Yüzünde hafif cizgiler oluşmuş saclarına ak düşmüştü. Gecen yıllar öylesine yanından geçmemişt, O an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum.

4. Gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu bana Hayatının 10 yılını Hediye eden Kadın.

5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. bundan Jane bahsettmedim. Günler geçtikce onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antreman dan dolayı dı bu.

Bir Sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederk her gün kıyafetlerin biraz daha bol geliğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini farkettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar Acıyı ve Üzüntüyü Kalbinde taşıyordu. farkında olmadan başını okşadım. O an Oğlumuz da geldi ve ' Baba Annemi taşıman lazım ' dedi. Bu hayatımzın bir parcası olmuştu, Babasının Annesini odadan Kapıya taşıması. Eşim Oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı cevirdim, son anda kararımdan vazgecmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve Yatak odasından Kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı Evlendiğimiz gün gibi.

Artık Huzursuzlanmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son Gün onu kuçağım da taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve Eşime Hayatımızda ki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim arabadan fırladım kapıyı kilitlemeden bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve Merdiven den yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı actı. Ona Karımdan boşanmayacağimi söyledim.

Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve ' Senin ateşin mi var' diye sordu. Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdan dı. Şimdi aklıma geldi ki, ona Evlendiğimiz Gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar Sadakat yemini verdiğimi........ Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağa koşup ilk Çicekciye gidip Eşime bir Buket çicek aldım, üzerinde ki Karta da'''Seni her Sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağim'''' .

Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde Çiceklerle yatak odasına gittim ve Eşimi yatağın üstünde Ölü buldum. Eşim aylardır Kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu farketmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni Oğlumun bana negativ tutumundan korumaya çalışmıştı . En azından Oğlumun gözünde iyi bir Eş olarak kalmamı istemişti.

İlişkide ki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar çok paralar değil . bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla Mutluluğun temeli olamazlar.

İlişkine zaman ayır ve ilişkinin güven ve huzur anlamına gelecek şeylere meşgul ol.

Mutlu bir beraberlik yaşa.

Bunu Paylaşmazsan sana birşey olmaz...... Ama paylaırsan belki bir Evlilk kurtarırsın. Çoğu Hayatların yıkılmasının sebebi, İnsanların Hedefe ulaşmaya az kala Pes etmesindendir.
(Suzan Seker)